top of page

Shinigami wo Tabeta Shoujo 4.2

“Bunun kafası sayesinde, gene lezzetli şeyler yiyeceğimi hissediyorum. Özellikle köpeği takip edip gelmeme değdi.”


Mutlu bir şekilde gülerek, üzgün bakan kafayı, sorunsuz bir şekilde tutarak kaldıran Shera. İstihbarat biriminin üyelerinden biri bu durumu engellemeye çalıştı.


-- -- O an.


“Gyaaaaaaaa!!!”


“Engellemez misin?”


“Gö, gözüm, gözüm, aaaaaa!!!”


Sırtında sakladığı, otları biçmek için kullanılan küçük orak, işaret vermeden istihbarat biriminin üyesinin yüzüne atmıştı. Hazırlıksız yakalanan üyenin gözüne, orak keskin bir şekilde saplandı.


Acıda ortalığı ayağa kaldırdıktan sonra, “Gürültü” çıkardığı için kafasına darbe alan acınası adam, bir daha ses çıkaramaz oldu.


Geriye kalan İstihbarat birimi üyeleri, korkudan baştan aşağı titremeye başladılar. Gözlerinin önünde ölümün vücut bulmuş hali vardı. Artık onların gözünde, kız değil, ölüm tanrısının gölgesi vardı. Ölün tanrısını yenmemizin imkanı yok. Yutulmuş kişiler için kalan tek seçenek dua etmekti.

“O zaman, biraz hazine aramaya mı çıksam acaba. Hem buraya kadar gelmişken, sadece kafa götürmek sıkıcı”


Paketlenmiş acınası insanları olduğu gibi bıraktı, orakla oynayarak harabe eve girdi. Bir süre sonra, evin içinden etrafı kırma sesi ve, acınası bir çığlıktan sonra, kana bulanmış Shera memnun bir şekilde dışarı çıktı.


Kırmızı bir şekilde parlayan etli börek yanaklarını doldurarak.


“Bu sağduyu aynası*, işe yarar gözüktüğünden alıyorum. Kullanıcısı kullanamaz hale geldi hem, sorun olmaz dimi”


//Bunun adını unuttum yeniden yazdım dürbün gibi bişeydi ama aklıma şimdi geldi adamlar dürbün denilen şeyin ne olduğunu nasıl bilsin//


Gizli İstihbarat biriminin üyelerinin az önceye kadar kullandıkları büyülü alet sağduyu aynası. Kesinlikle benim için kullanışlı bir şey değil.


-- -- Ama.


“... Ya, yardım et lütfen.”


“ Ah evet. Ne yapsam acaba.”


“Tutuklamanda sorun yok. Bu , bu yüzden, öldürme lütfen. Yalvarıyorum. Ya, yardım et”


İşkence edilse bile ağzını açmayan gizli istihbarat birimini üyesi, kalbinin derinliklerinden korkuyordu. Ruhu kendisinden alınacakmış gibi, derinliklerdeki korku gözlerinin önünde duruyordu.


“Bu etli börek karışığında canını bağışlıyorum. Sen, çok şanslısın. Hayatında ki bütün şansı kullanmış bile olabilirsin. Burada hayat söz konusu, dikkat etsen iyi edersin?”

Kıyma gibi titreyen istihbarat biriminin üyesinin kulağının dibinde, gülerek fısıldadı.


Taşınacak şeyler arttığı için, taşıyacak kullanışlı bir şey var mı diye Shera etrafına bakmaya başladı. Kulübenin arkasından duyduğu kişnemeyi takip edince, müthiş vücutlu siyah bir at buldu.


Voleur bu kulübeye gelmek için kullandığı favori atıydı.


At aniden karşısına çıkan insana, setçe direndi ama, Shera nasıl becerdiyse, yıldırım tarafından vurulmuş gibi hareketlerini durdurdu.


“Bundan sonra benim partnerimsin. Beraber savaş alanında koşturalım.”


Nazikçe okşayınca, at tamamen itaatkar bir şekilde, Shera'nın karşısında kafasını eğdi. Yoshi Yoshi diyerek kafasını sevince, atlama dizginlerini tuttu. Becerikli bir şekilde atın üstüne çıktı.


“Be, bekle Shera. Biz, ne-ne olacağız?”


O şekilde ayrılan Shera'ya, kaçan takım lideri panikleyerek sordu. Burada bırakılırlarsa, kafasını kaybetmiş generalin soruşturması açılacaktı.


Diğer taraftan, artık Antigua kalesine dönmelerine de imkan yoktu. Kaçak askerlere uygulanan tek ceza vardı. İnfaz.


“Gitmek de cehennem, dönmekte cehennem. İstediğinizi seçsenize? Sadece seçerek bile, mutlu olmalısınız”


“Olamaz”


“Bende infaz edebilirim isterseniz? Geri döndüğümde ödül almak için”


“Hi, hii!”


Orağı takım liderine döndürünce, sırtını kaçırdı. Bu durum garip miydi, Shera yavaşça gülümsedi. Yediği etli böreği, belindeki çantaya dikkatlice koyunca, iki elini çırptı. Akmış kan ellerine bulaşmıştı. Elini bırak, bütün vücudu kanla kaplıydı ama, Shera bunu hala fark etmemişti.


“Hadi görüşürüz. Şans olursa bir daha”


Yavaşça elini sallayınca, atın karnını tekmeleyerek, memnun bir şekilde gitmeye başladı. Elinde Voleur'un kafasını, sırtında büyük orağı taşıyarak.


Antigua Kalesi, sorgu odası.


Atla beraber abartılı bir şekilde dönen Shera, normal olarak gözlemciye yakalanarak, sorguya çekilmişti. Düşman askerinin kafasını taşıdığı için, geç kalmıştı.


“... Yani, kaçak askerleri takip ederek, orada bulunan düşman albayının kafasını aldın, atı ele geçirerek geri döndün. Demek istediğin bu”


“Tam olarak evet. Az önceden beri kaç kez diyicem”


“Öyle aptalca bir hikayeye kim inanır. ... Demek isterdin ama, o düşman albayının kafası gerçek. İmparatorluk ordusunun desteği, mızrak eğitmeni Voleur olduğuna şüphe yok”


“O zaman, artık bırakacaksınız değil mi. Uykuluyum, acıktım, yavaş yavaş gitmeme izin verseniz?”


İki elini uzattı esnedikten sonra, belindeki çantadan yarı yenilmiş etli böreği çıkardı.


Parlak kırmızı olmuş, ganimet etli börek. Demirin kötü kokusu ve tatlı bir kaku yayıyordu. Ağzını sonuna kadar açarak ısırmaya çalıştı ama, kaba bir şekilde engellendi.


Shera'nın yüz rengi bir anda değişti.


“Şu anda sorgu yapıyoruz! Yemeyi sonraya -- --!?”


“-- --Oi. O kafanın kopmasını istemiyorsan, benim etli böreğimi hemen geri ver! İkinci kez tekrar etmeyeceğim? Hadi, hızlıca ver!!”


Sağ elini uzatıp, askeri polisin boynunu kıskaç gibi sıktı. Küçük bir eldi ama, *cat cut* gibi uğursuz sesler askeri polisin kulağına ulaşmaya başladı. Yüz ifadesi karnı yarılmış bir hayvan gibi vahşiydi.


“Gu, be, bekle, ge, geri vereceğim, o yüzden , elini bırak”


Bu şekilde öldürüleceğine karar kılan askeri polis, tuttuğu etli böreği Shera'nın gözünün önüne uzattı.


“... Yediğim yemeğe karışmasan olur mu? Lütfen”


Riskli durum o anda dinip, sakin bir şekilde konuşan Shera.


*Öhööhö* şiddetle öksürerek, askeri polis arkasındaki kapıya döndü. Bir rahat bırakın diyen gözlerini, gözleme penceresinden bakan kişiye gönderdi.


Gözleyen kişi, Üçüncü Ordu genel kurmay başkanı pozisyonunda bulunan adam. Shidamo Arte'ydi.


Derin bir iç çekerek, sorgu odasının kapısını açtı ve içeriye girdi.


Kaçak askerlerin sayısının artmasıyla kafasını meşgul eden Shidamo. Aralarında köstebek olduğunu zaten biliyordu. Ama kapı bekçisi gibi açık açık ve cesurca bir şey olmasını beklemiyordu. Shera'nın tanıklığı sayesinde kapı bekçisinin köstebek olduğu kanıtlandığı için, hemen yakalanıp, infaz ediliyordu.


Bu kadarla biteceğini düşündüğünde, konumuz olan kızın getirdiği kafayla dehşete düşmüştü.


Bir zamanlar üç şehirde olan anma töreninde, imparatorluk ailesinin koruması olarak bulunan adam olduğuna şüphe yoktu.


Aklında kalmasının sebebi, krallık tarafından koruma müfettişi olarak atanan Shidamo'ydu.


Görünüş olarak cesur general tipi olup, hafife alsa bile böyle bir küçük kıza yenilmesinin imkanı yok. Ama, ön saflarda olması gereken Voleur'un, kafası vücudundan ayrılmıştı.


-- -- Yani bu kız, Shera'nın Voleurdan bile güçlü olduğunu gösterir.


Aptalca bir düşünce ama, bu gerçeklikti. Kabul etmekten başka bir şartı yok.


“Sen Geçici teğmen Shera'sın demek. Askeri polise direnirsen vatan haini olarak damga vurulursun. Bir dahaki sefere dikkat et.”


“Ha. Özür dilerim efendim”


“Birde, yemek yerken konuşma. Üstüne hakaret sayılır”


“-- -- Ha!”


Shera zorba bir şekilde etli böreği yutarak, sandalyeden kalktı ve selam durdu. Sidamo bu hareketlerine, daha da kaşlarını çattı. Acaba, kendi kararı doğru muydu, değil miydi. Giderek kendini kaybediyordu.


“İlk önce, köstebeği fark ettiğin ilk durum. Eline sağlık. Kaçak askerlerin artması, başımı ağrıtıyordu”


“Ha!”


“Bu başarılarından dolayı, senden (geçici) başlığını alıyorum. Bundan sonra teğmen olarak anılacaksın”


“Teşekkür ederim!”


“Ve, Düşman askeri Voleur'u indirdiğin ikinci durum. Yalder – majesteleri* de memnun olur. Ama, şu anda saldırı hazırlıklarıyla meşgul olduğundan, bunun dışında ödül veremem”


“...”


“İşte tam burada. Benim taktirime göre, sen bu stratejiye katılacak özel birime katılacaksın. Takım Lideri yükümlülüğü giderek başka birime katılacaksın ama. Elini geri tutmazsan, daha yüksek pozisyonlara geleceğini garanti ederim. Nasıl, katılacak mısın? Tabiki de zorunlu değil”


“Ha, Teğmen Shera, katılacaktır.”


Anında karar vermişti.


“... İyi. Ayrıntıları göndereceğim. Şu anda kendini dinlendir. Çıkmakta serbestsin!”


“Ha! İzninizle efendim!”


Shera mükemmel bir şekilde selamda durduktan sonra, kapıyı kapatarak çıktı.


Sorgu odasından çıktıktan sonra anında, “ A -- -- alışmadığım konuşma biçimi, yoruldum” diye, aptalca sesiyle ağzını açtığı, normal olarak Shidamo'nun kulaklarına da gitmişti. ”Hızlıca kahvaltı yapayım” da duymuştu.


“Cidden, yanlış karar verdim herhâlde. ... Sen ne düşünüyorsun”


“Shidamo-sama'nın muhakemesi ve kararının doğru olduğunu düşünüyorum. O kız büyük ihtimal ... ... Hayır, kesinlikle canavar”


“... Anlıyorum”


Hayatı kurtulduğu için, kalbinden rahatlama geçen askeri polise bakarak, Shidamo kollarını çaprazlayarak bir süre düşüncelere dalmıştı.

Son Yazılar

Hepsini Gör
Shinigami wo Tabeta Shoujo 5.1

Havuç Çiğnendiğinde Lezzetli 5.Bölüm Başkent Bağımsızlık Ordusu Ana Merkezi, Salvador Kalesi. Gelen savaş karşısında, yüksek rütbeli...

 
 
 
Shinigami wo Tabeta Shoujo 4.1

Parlak Kırmızı Etli Börek Lezzetli 4.Bölüm Mundo Nuvo kıtasının tarihi hakkında, gelecek nesillerin, çok sayıda hikaye üreteceklerini...

 
 
 
Shinigami wo Tabeta Shoujo 3.2

Shera son fasulyeyi, sessizce ağzına attı. Kaba bir şekilde ısırınca, tadını anlayamadı. Bağımsızlık Ordusu İstihbarat bölümü gizli harap...

 
 
 

Comentarios


Güncel Yazılardan Haberdar Ol

Bizi takip ettiğin icin teşekkurler.

© 2023 Komşu Emektar

  • Twitter
bottom of page