top of page

Shinigami wo Tabeta Shoujo 1.3

Yuze Krallığı, en ön saftaki Antigua Kalesi.


Sınır merkezinin güneyine, İmparatorlukla olan sınırda, göze batan önemli bir pozisyondaydı. Bu pozisyonun kuzeyinde, bağımsızlık ordusu ana merkezi Salvador kalesi bulunmaktaydı. Antigua'nın sınırları yüksek meblada para harcanarak güçlendirilmiş, şimdiye kadar İmparatorluğun saldırılarına karşı koymuş inatçı bir kaleydi.


Zorunlu olarak askere alınmış acemilerin yarısı buraya gönderildi.


Ve, burada ölecekler mi? Buradan kaçıp idam mı edilecekler? Yoksa hayatta kalıp para mı kazanaklar? Bu, kendi seçimlerine bağlıydı.


Tabikide kendi isteğiyle orduya katılmış askerler vardı ama, askerlerin büyük çoğunluğu zorunlu olarak alınmış gençlerdi.


“Sen her zamanki gibi lezzetliymiş gibi yiyorsun. O şey o kadar lezzetli değil ki.”


“Lezzetli, Çünkü herkez fazla yemediğinden , istediğim kadar yiyebiliyorum”


“Karnın şiştiğinde lezzetli olması başka bir sorundur. Gerçekten çok değişik birisin”


Acemi birliğin takım lideri bıkmış bir şekilde mırıldandı ama, kız hiç takmadan suyu bir anda kafasına dikti.


“Schera'nın damak zevki her neyse ne , her zamanki şey zaten. Ondan önce takım lideri, duyduğumuz dedikodu gerçek mi”


İlk savaşını deneyimleyen takım askeri, endişeli bir şekilde sordu.


“... Ne dedikodusu?”


Takım lideri sert bir yüzle soruya soruyla karşılık verdi.


“ Yakın zamanda işgalci ordusuna başlatacağımız savaş. Tepedekiler de grup oluşturmuşlar gibi”


Gencin bahsettiği “Tepedekiler” madalyalarını göğsüne takmış generaller yada amiral sınıfı, kendi muhafızları, subayları ve askerleri olan kimselerdi.


Doğu bölümü Belta tarafından gelen destek ve Antigua rezervi de dahil, sayıları kabaca 10,000 kişiyi geçiyordu. Uzun zaman sonra ilk büyük ölçekli sefer olacaktı. Sayılar yeterli, ekipmanlar biraz eksik olsa da yeterli, tecrübelileri demeye bile gerek yoktu, az. Kısaca yarısı yoldan toplanmış bir orduydu.


“... Ah. Yakın zamanda emir gelir. Biz buna hazırlanmalı ve antrenman yapmalıyız. Yaşamak veya ölmek, antrenmanın sonuçlarına ve kişinin kendisine bağlıdır”


“Uwaa. Yani doğruydu. Ben daha yaşamak istiyordum oysaki ...”


“Elinize sağlık”


Schera diye çağrılan kız, memnun bir şekilde ellerini birleştirdi. Onu gören genç istemsiz bir şekilde şikayet etti.

“Sen sadece yemek değil, az önceki şeyi de düşün. Yarınki yaşam, bugünkü ekmek ve etten daha önemli.”


“Benim için bu günkü ekmek ve et daha önemli. Hemde senin şikayetlerinden daha yararlı”


“Seni mantıksız kahrolası kadın!”


“İstediğini diyebilirsin”


“Lan! Acemiler, burada bırakın. Hadi yemeyi bitirdiyseniz hızlıca antrenmana dönün!”


Takım lideri gürleyince, ikisi hızlıca selam verip talim yerine döndüler.


Genç normal biriydi. Şansı iyiyse yaşardı , kötüyse ölürdü. Tarihe adını yazdıramıyacak bir piyondu. Tabiki kendisi için de denmesine gerek yoktu.Sadece şansıyla şu anda hayattaydı.


Takım lideri sigaranın dumanın üfledi, duman gözlerine doldu.


Ama o kadın, daha genç kız denebilecek yaşta olan kadın askeri anlamıyordu. Orduya kendi isteğiyle katılmış garip bir insan.


Yaşı 16 civarında, memleketi isyancı ordusu tarafından katledilen bir tarım köyü. Gönüllü olmasının sebebi, dalga geçer gibi “Şişene kadar yemek yemek için” di . Kılıç bile doğru düzgün kullanamayan kızın kabul edilmesinin tek sebebi vardı.


Kan revan içinde, yaklaşık 10 işgalci ordusu askerinin kafasını sunmuştu.Büyük bir çantaya dağınık bir şekilde kafaları askeri bağlılık için koyup. Kendince bağımsızlık ordusunun bayrağını da kibarlılık için getirdi.


Normalde çok şüpheli olması lazımdı ama, burada “Bizler övülesi büyüklükteki Krallığız. Düşmanı öldürecek gücü varsa, hiç bir sorun yok demektir” diyerek hızlıca karara vardılar.


Bunun vesilesiyle de, düşmanı öldürdüğü için ödül olarak , birazcıkta olsa para verdiler. Ve nedense , bu şekilde direk takım üyesi olarak atadılar.


Takımı yöneten bu adam, ayrıntıları duyunca iç çekmek dışında başka bir şey yapamamıştı.


“ Uff, ne olduğu bilmiyorum ama, içimde kötü bir his var”


Kızın antrenmanda salladığı büyük orağa bakarak, adam istemeden iç çekti. Kılıç kullandığında berbat olsada, bir yerden bulup getirdiği orak olunca iş değişiyordu.


Kızın ilk defa katıldığı antrenmanda “Yeteneğinin ötesinde bir şey kullanma” diye çıkışmıştı ama. Acayip ağırlıkta yere düşmüş oraktı, iki acemi anca katdırıp götürebildiler ( Bunu sallamasına imkan yok ). Bu zayıf görünümlü kadının nasıl özgürce kullanabildiği gizemdi fakat, savaş gücü kılıç kullanırken den daha güçlü olacağı kesindi. Kızın kılıç becerileri gerçekten berbattı.


Yapacak bir şey yok deyip izin verdi fakat, hala silah olarak yarım yamalak olduğunu düşünüyordu. Menzil olarak mızrak kazanırdı, keskinlikte de kılıç daha iyiydi. Görünüşü görkemliydi ama, bu kadarlık bir silahtı.

Böyle bir orağı savaşta görülmemesinin nedeni basitti. İnsanları öldürmeye yönelik değildi.


Fakat, kızın mutlu bir yüzle orağı sallayıp, samanda yapılmış kuklayı yardığını görünce, istemsiz bir şekilde düşündü*. Herkesin korkup, kaçınacağı varlık.


Burayı değiştirdim türkçede anlamlı bir cümle olmuyordu. Merak edenler için “ İstemesede takımındaydı”

Kara ünüformayı giymiş, insanın ruhunu alan, ölümün eşiğinde görünen uğursuz sembol.


-- -- Ölüm Tanrısı.


“Hey! Schera. Sen gerçekten o orakla savaşmayı mı düşünüyorsun? Seni engelleyecek kadar hantal değil mi? Ne kadar sende deli gücü olsada”


Endişeli bir şekilde bunu diyen az önceki gençti, ne kadar sivri dilli olsada iyi birisiydi.


“Normal kılıç elime tam oturmadığından yapcak bir şey yok. Bu şey bana daha uygun. Ne yapsam acaba”


Schera tek eliyle orağı başının üstünde döndürüp, sivri kenarıyla saman kuklanın kafasını uçurdu.

Schera'nın açık kahverengiye çalan siyah saçları. Bu kuvvet nedeniyle sağa sola savruldu. Ne uzun ne kısa olan saçlarını kasvetli bir şekilde, sol eliyle arkaya attı.


Bunu kısa zaman aralığında bu manzarayı gören genç, büyülenmiş bir yüzle kafasını sağa sola salladı.


“Cidden öyle bir şeyi nasıl elde ettin? Yoksa, özel olarak sipariş etmedin dimi”


“Buldum”


“Yalan söyleme! Öyle uğursuz bir şey armut gibi düşer mi!”


“Ne olursa olsun bilmek ister misin?”


“Söylemek istersen neden olmasın.”


“...Doğrusu”


Shera'nın aniden sesi kısılıp büyüleyici bir gülümsemeyle dönüştü.Her zamankinden farklıydı.


Bu yüze genç asker kendini kaptırdı.


“ Do, doğrusu?”


“ -- -- Ben bir Ölüm Tanrısıyım”


Kulaklarına ulaşan bu kelimelerle, kendisiyle dalga geçildiğini anlayan genç kırmızı bir yüzle bağırdı.


“Kahrolası kadın! Seni ciddi bir şekilde dinlediğim halde!”


“Söyleme zahmetinde bulunduğum için bugünkü ekmeğin benimdir.Ha birde peynirin”


Schera elini uzattı ama, hızlıca kenara itildi.


“Kapa çeneni! Gidip ot falan ye!”


Genç sinirli bir şekilde başka bir saman kuklanın yanına gitti. Shera bunu görünce yeniden antrenmana döndü.


“ Çok kez ot yedim ama, lezzetli değildi. Hem acı hemde karnımı doyurmuyor. İnsan at yada inek olamaz. .... şimdiye kadarki en lezzetli şey”


“ -- -- O zamanki Ölüm Tanrısıydı”

Kafasının üstüne kaldırdığı tırpanı dikey bir şekilde savurarak, saman kuklayı ikiye böldü.


Yuze krallığı ordusu 3.Ordu birliği ana merkezi. Ordu birliğini komuta eden General Yalder'in düşüncesiyle, gece çöktüğünde sürpriz saldırı yapmaya karar verdiler. Gece seferinin riski büyüktü. Çünkü askerler kaçak olabilirdi.


Sürpriz saldırıyı yöneten 3.Ordu birliği olsada, onlar elit ve yüksek onurları vardı. Tümgeneral Jira'nın komutasındaki yaklaşık 10.000 kişi fikir ayrılığına düşmüştü. Bu fikir ayrılığına sebep olan, Antigua kalesi'ne atanan yükümlü askerlerle birlikte, düşmanın ana merkezinin çevresinde bulunan yiyecek deposuna saldırmayı amaçlayan plandı.


Plan başarılı olursa, bağımsızlık ordusuna ölümcül bir darbeyi vurabilirlerdi.


Tabikide düşmanın dikkatinden kaçmak zordu ama “Benim ordumun elitleri kesinlikle başarılı olacaktır” Diyen Yalder'in kelimelerine katılan subayların çoğunluğuyla bu plan kabul edildi.


-- -- Schera'nın bulunduğu takımın da, bu sürpriz saldırı planına katılma onuruna eriştiklerine karar kılındı.


Takım için bu şanssız bir olaydı. Savaşırlarsa öleceklerdi.Tabikide ölecek olan kişiler yoldan toplanmış askerlerdi.


Bu sürpriz atak planı iki adımda gerçekleşecekti.

Kurmay subaylar Sürpriz saldırı başarılı olduktan sonra, bağımsızlık ordusunun kesinlikle karşılık vereceğini tahmin ettiler.


O kovalama rotasında, kaleye gizlenen 3.Ordu birliğinin yarısının ormanda pusu kurmasına karar verdiler.


Ve başarılı olarak çektikleri kovalama birliğini kuşatıp imha edeceklerdi.


Güzel bir şekilde giderse, tek seferde bağımsızlık ordusu denilen asilerin işi bitmiş olacaktı.


“ Bu gece saldırısı başarılı olacak mı acaba. Endişeleniyorum”


“ Hmm, ne olacak acaba. Ben sadece yemek deposunu heyecanla bekliyorum. Çünkü çok fazla yemek vardır. Bunda şüphe yok”


Kaba bir zırh giymiş genç ve Sheria küçük sesle konuşarak yürüyorlardı. Etrafları tamamen karanlıkla çevrilmişti. Sürpriz saldırı için normal olarak ateş yakmak yasaklanmıştı. Sessizliğe gömülmüş ormanda, askerler nefesleri tutup yürüyorlardı.


“... Bayadır düşünüyordum ama . Senin kafanın içi sadece yemek yemekle mi dolu? Başka düşündüğün bir şey yok mu.”

“ Evet öyle. Bilmiyor muydun?”


“Cidden, senin mutluluğunu kıskanıyorum. ... Ben korkmadan duramıyorum. Bir kez daha geri gelemeyeceğimi her zaman düşünüyorum. Halen yapmak istediklerim var. Ölmekten çok korkuyorum.”


Genç titremesini durdurmak için yumruklarını sıktı.


Schera küçük çantasından kavrulmuş fasulye çıkarıp ağzına attı. Ağzının içi acı tatla doldu. Anlaşılan yanlıştı*.


gençler tam doğru olmasada bildiğimi anlatıyım bu kızarmış fasulyelerin iki tadı oluyo tatlı ve acı japonlar bunu oyuna çevirip tatlı olan gelince “maru”(doğru) acı gelince “hazure”(yanlış) kısaca bizim biberlerle yaptığımız acı tatlı konuşmasını oyuna çevirmişler.

“Ölürsen korkacak bir şeyin kalmaz, bu iyi olmaz mı. Gereksiz yere endişelenmede gerek kalmaz”


“ ... Sen ölsene, ölünce karnında acıkmaz.”


“Doğru aslında”


“Dimi?”


“Lan, yavşaklar sessiz olun! Düşman duyacak!”


Takım liderinin sesi en yüksek şekilde çıkardığını düşünerek, birbirlerine bakıp sesizleştiler.


-- -- Artık 1 saat mi ilerlediler ? 2 saat mi ilerlediler ? Yoksa zaten ön saflar savaşa başladı mı ? Keşfedilmeden sürpriz saldırı yapabilecekler miydi?


Genç yürürken kendi kendine sordu. Ses çıkarmamaya çalışarak.


Az önceki sorularının cevabını çok geçmeden aldı. Hayır, soruların cevabını verdiler demek daha doğru olur.


“ -- -- Krallığın geri zekalıları!! Burada hepiniz gebereceksiniz!!”


“Okçu ekibi, atışa başla! Birini bile bırakmayın!”


Gür sesin ardından, çevredeki ağaçların aralarından ateşler gözüktü.

Bununla aynı anda, rüzgarı kesiyormuş gibi bir sesle beraber, ateşli oklar krallık ordusunu hedef almıştı.


“Dü , düşman!! Bağımsızlık ordusu pusu kurmuş!!”


“Bu da ne! Sürpriz saldırıyı fark mı ettiler! Herneyse karşılık vererek çekilin!!”

Sürpriz saldırı birliğini yöneten Jira, kızgın bir sesle emir verdi. Düşmanın boş anını hedefleyip, tek seferde bozguna uğratmaya “Sürpriz saldırı” denir. Bu strateji pusuya yakalanırsa durumlar tersine döner. Kısaca oltaya gelmiş olurlar. Bu durumda komutan hızlı bir şekilde orduyu yeniden örgütlemek zorundaydı ama -- --.


“Ateş etrafımızı hızlı sardı! Ef, efendim yağ kullanıyorlar! Ormanın her yerinden ateşler geliyor!!”


“Çıkış yolu arayın! Bu şekilde imha ediliriz!”


Sürpriz saldırı bağımsızlık ordusuna sızdırılmış, onlarda ilerleme rotası olan ormana saman ve büyük miktarda yağ saçmışlardı. Ve oraya büyük miktarda ateş okları atmışlardı.


Endişeli bir duruma düşmüş Jira'nın bölüğünün, artık yapacakları bir şey kalmamıştı. Ya ormanın içinde yanarak mı öleceklerdi. Yada dışarı kaçıp düşman takımı tarafından şişlenceklerdi.


Komutan tümgeneral Jira, bir şekilde kaçmak için askerleri azarlamaya devam etti ama, sonunda bağımsızlık ordusunun komutanı tarafından öldürüldü.Onun yüzünde , normalde takındı yüz ifadesi değil “Ölmek istemiyorum” der gibi bir ifade vardı.


Schera'gilin yanındaki takım da, alev girdabı tarafından yutuldu. Oklar durma belirtisi göstermeden atılmaya devam ediyordu. Şiddetli süren savaşta kendi takımlarından da ölümler çıkıyordu.


Ölen kişiler Schera'nın tanıdığı askerlerdi, bir ara ona ekmek ısmarladıkları olmuştu. Cebine koyduğu küçük bir ekmek parçasını, ağzına atıp çiğnedi.


Artık ısmarlayamıyacak olmaları, çok talihsiz bir şeydi.


“Bu şekilde sadece yanıp ölebiliriz. Şansımıza oynayıp ormanın dışına çıkmaktan başka bir çaremiz yok. Kendinizi hazırlayın”


Takım lideri askerlere bağırdı.


“Fa, Fakat lider dışarısı tamamen kuşatılmış durumda”


“O zaman şansımızın kötü olduğu için vaz geçeriz. İstemiyorsan burada kalabilirsin. Askeri disiplin ihlali sonuçta. Fakat yanarak öleceğine bahse girerim. ... Kararını vermiş olanlar kılıçlarını çeksin. Benim işaretimle tek seferde geçiyoruz”


Takım lideri ve genç askerler, duruş alıp yüzlerini sağ tarafa döndürdüler. Ağaçların arasından boş bir alan görünüyordu ve düşman askerinden iz yoktu. Normal olarak askerlerin pusu kurmuş olma ihtimali yeteri kadar vardı.


Ön tarafta duman, çığlıklar ve ateşler yükseliyor, her bir asker kararını veriyordu.


Arkalarında bulunan başka bir takım, garip bir şekilde bağırarak boş alana zıpladılar. Bununla aynı zamanda takım lideri emir verdi.


“Saldırı başlasın!! Bir şekilde dalın!!”


“Uwaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaa!!!”

“İlerle ilerle! Arkanıza dön -- --”

“-- -- Ateş!”


Takım kararlı bir şekilde ilerlerken, oklar zıpladıkları yükseklikte geldi. Şimdi mi? Şimdi mi? Diyerek bağımsızlık ordusunun askerleri pusuya yatmıştı. Düşmanın kendisini bulacak bir şekilde pusuya yatan asker yoktu. Çünkü kamufle olmuşlar, okları ve mızraklarını saklayıp, öldürme niyetlerini gizlemişlerdi.


Arkada kalan başka takım, zaten katledilmişti. Okların saplanmış olduğu cesetler etrafa dağılmıştı.


Önde bulunan takım liderinin resmi ok tarafından delimişti. Bedeni de zırhın üstünden bir kaç atış almıştı.Çığlık bile atamadan takım lideri son nefesini vermişti.


Genç talihinden mi yoksa talihsizliğinden midir, omzunu delip geçen ok dışında ölümcül yarası yoktu. Ama kader değişmez sadece ya hızlı gerçekleşir yada yavaş. Silahlarını oktan mızrağa değiştiren düşman askerleri, sabırsız bir şekilde mesafeyi kapattılar. Etraftan yaralar almış takım üyeleri savaşacak durumda değildi.


Takviye de yok. Arkadaki takım zaten ahiret yolunda yürüyorlardı.


“U-Uaa-!”


Duruşlarını bozarak rakiplerine kılıçlarını çevirdiler ama artık bir anlamı yoktu. Kılıçlarını atarak teslim olmayı düşündüler ama, hızlıca vaz geçtiler. Düşmanın kendilerini özel olarak tutsak alacak halleri yoktu.


-- -- Ben burada öleceğim.


Genç kalbinin derinliklerin ölmek istemiyorum diye dua etti.


“Takım lideri öldü ha. Yazık oldu, o kadar yemek ısmarlıyordu adamcağız.”


“ -- -- He?”


Schera'nın her zamanki sesinin kulaklarına geldiğini düşündüğü an, nedense düşman askerlerinin ortasındaydı. O kadar hızlıydı ki, gencin tek yapabildiği gözleriyle takip edebilmekdi.


Kırmızı kan ve ateşin içinde dans etmesiyle aynı zamanda, bir çığlık yükseldi.


“U-Ugyaaaaaaaaaaa!!”


“Hadi bakalım”


“ -- -- N, Ne!”


Büyük orakla düşman askerinin kolunu kesmiş, yanında mal mal duran adamın kafasını uçurmuştu.


Orak keskin bir şekilde, resmen ot biçiyormuşcasına, bağımsızlık ordusu askerinin boynunu kafasından ayırmıştı.

Sağ kolu kopan adam, ne olduğunu anlamamış bir şekilde yere düştü.


Çok fazla kan kaybettiği için ölümden kurtulamazdı.


“Oi, ne yapıyorsunuz! Karşınızda sadece bir kişi var! Etrafını sararak öldürün -- --!”


Komutayı devralmak isteyen komutan statüsündeki adamın yüzüne, orağın sivri ucu saplandı. O şekilde yatay düştüğü için, yüzü oval şeklinde kesildi. Anlaşılan bir anda orağın menziline girmişti.

“Hi-Hiiiiiiiiiiiii-!!”


Düşman askerlerinin çığlıkları yankılandı. Az önceye kadar yaşayan insanların ölüşünü görünce, herkesin vereceği bir tepkiydi.


“Sayı çok olunca, sinir bozucu oluyor değil mi. Ama birini bile bırakmadan öldüreceğim.Bağımsızlık ordusundaki herkesi katladeceğim”


Kendi kendine mırıldanırken, fırlatılmış mızrağın yönünü değiştirdi. O anda düşmanın kafasına orağın sivri tarafını sapladı. Etrafı kaşla göz arasında kan denizi olmuştu. Ve cesetler etrafa dağılmıştı.


Panik durumuna düşmüş bağımsızlık ordusu askeri, titreyerek oku ateşledi.Schera orağı döndürerek hiç bir şeymiş gibi savuşturdu.


Resmen efsanelerde bahsedilen iyi adam veya kahraman gibi göründüğünü genç istemsiz bir şekilde düşündü.


Tek tek düşman ordusunun askerleri geri çekilmeye başlamıştı.


Savaşma ruhlarını kaybettikleri an, çığ vurmuş gibi ordu imha edilirdi.


Schera hafif bir gülümsemeyle, sağ ayağını öne çıkardığı an.


“-- --Ya,yardım edin lütfen! Ölüm Tanrısı!!”


“Ca, canavar!! kazanmamıza imkan yok!”


“Böyle bir yerde ölmek istemiyorum!!”


Hayatta kalmış bir kaç kişi çığlık atarak kaçıştılar.


Schera onların arasından birini hedef seçince, elindeki büyük orağı ona doğru fırlattı.


Orak ön taraftaki büyük ağaca çakılmış, onun rotasında olan askeri iki parçaya bölmüştü, adamın bağırsakları sıvı sızdırmaya başladı.Anında ölmüştü.


Genç ve hayatta kalmış takım askerlerinin şaşkın bakışları arasında, Schera küçük adımlarla büyük orağı almaya gitti. Orağı omzuna koyup, arka fonttaki ateşle kalbinin derinliklerinden gülen figür.


Yüzü ve zırhı kan içinde. Orağına et parçaları ve organ parçaları yapışmıştı. Düz bir şekilde bakılamayacak korkunç bir manzaraydı.


“... ...”


“Hi-Hiii!”


“... ... Ne oldu? Yüzün masmavi?”


Kan kokusunun ağır bastığı yerin ortasında, Ölüm Tanrısı, gence doğru döndü.Schera'nın titreyen ışıktan yansıyan gölgesi.


Kara paçavra giymiş gibi, kafataslı canavar gencin yanına yaklaştı. Uğursuz orak yavaş bir şekilde titriyordu. Sonraki avını bulmuş gibi.


Bu gencin zar zor tuttuğu iradesinin limitiydi.


Son Yazılar

Hepsini Gör
Shinigami wo Tabeta Shoujo 5.1

Havuç Çiğnendiğinde Lezzetli 5.Bölüm Başkent Bağımsızlık Ordusu Ana Merkezi, Salvador Kalesi. Gelen savaş karşısında, yüksek rütbeli...

 
 
 
Shinigami wo Tabeta Shoujo 4.2

“Bunun kafası sayesinde, gene lezzetli şeyler yiyeceğimi hissediyorum. Özellikle köpeği takip edip gelmeme değdi.” Mutlu bir şekilde...

 
 
 
Shinigami wo Tabeta Shoujo 4.1

Parlak Kırmızı Etli Börek Lezzetli 4.Bölüm Mundo Nuvo kıtasının tarihi hakkında, gelecek nesillerin, çok sayıda hikaye üreteceklerini...

 
 
 

Comments


Güncel Yazılardan Haberdar Ol

Bizi takip ettiğin icin teşekkurler.

© 2023 Komşu Emektar

  • Twitter
bottom of page